Connect with us

Yazarlar

Karantina Günleri için Şok Haşlama Yöntemi (Blanching)

Covid-19 karantina günlerinde taze ürünlere erişim zorlaşacak. Evde uzun süre saklanabilen, dayanıklılığı fazla olan besinler için ne yapılabilir?

Yayınlanma zamanı

-

Sosyal mesafelendirme günleriniz için gıda stoğu yaptınız – konserve fasulye, çorbalar, baklagiller (nohut, kurufasulye, mercimek, pirinç vb.), tahıllar. Bu temel besin kaynaklarının hepsi raf ömrü uzun kaynaklar.

Ancak bunun tam tersine sebzeler hakkında kabul etmemiz gereken bir gerçek var: Renkli ve sağlıklı oldukları kadar; bazıları bir hafta veya daha uzun süre tazeliğini koruyabilirken (patates, havuç, soğan), yeşil yapraklılar sadece günler içinde tüketilemeyecek hale gelebilir. 14 günlük bir stok yaptıysanız – COVİD-19’a maruz kalmanız durumunda kendinizi izole etmeniz gereken süre- israf olması yüksek ihtimal gruplardır.

Bir seçenek dondurulmuş sebzeleri kullanmaktır. Ancak, en son markete gittiğimde marketin dondurucu bölümünün talan edildiğini gördüm, dolayısıyla alternatif çözüm üretmek gerekti ve aynı durumda kalmış olanlarınız için evinizde uygulayabileceğiniz saklama yöntemine değinmenin bu kritik kriz günlerinde iyi olacağını düşündüm. Dondurulmuş sebzeler bulamıyorsanız sebzelerinizin daha uzun süre dayanması için evinizde birkaç dakika ayırmayı düşünebilirsiniz.

Yeşil yapraklılarınızın (maydanoz, kişniş, yeşil soğan, kereviz) ömrünü, birkaç günde bir saplarından biraz kırparak, yaklaşık 10dk ılık suda bekleterek ve tekrar 5dk boyunca soğuk suda ıslatarak uzatabilirsiniz.

Diğer sebzelerin pek çoğunu dondurucuda saklamak için hazırlamak mümkün. Tabii ki önceden paketlenmiş ve hazırlanmış olanları satın almak kadar kolay değil ancak taze sebzelerinizin ömrünü uzatabilecek bir yöntem.

ŞOK HAŞLAMA YÖNTEMİ (BLANCHING)

Bu işlem için sadece birkaç temel mutfak eşyası ve dondurucu dostu poşetler gerekecek. Sebzeleri kısa bir süre buharda haşlamak (süre sebzeye göre değişiklik gösterir), soğuk suya atıp süzdükten sonra dondurucuya yerleştirmek gerekir. Rahat hazırlayabilmek için bir tencereye, su ve hazırlamak ve saklamak istediğiniz sebzelere ihtiyaç duyacaksınız. Örnek sebze olarak “brokoli”yi kullansak da aşağıdaki tabloda yer alan tüm sebze çeşitlerini sürelerine göre aynı basamakları izleyerek hazırlayabilirsiniz:Brokoliyi yıkayıp, durulayıp küçük parçalara ayırdık.

Brokoliyi yıkayıp, durulayıp küçük parçalara ayırdık.

Brokoli çiçeklerini küçük parçalar halinde kesin. Aynısını karnabahar için de yapabilirsiniz.

Ekipmanınızı hazırlayın. Buhar için kullanılan aparatlardan faydalanabilirsiniz.

Tencerenin dibine su doldurun. Brokoliyi buhar sepetine koyun ve tencereye yerleştirin. Tencerenin dibine koyduğunuz su ile sebzeleriniz arasında boşluk olmalıdır (yaklaşık 5 cm).

Bu işlemin arkasındaki bilim oldukça basit. Sebzeler doğal olarak çürümeye başlamak için çevresindeki diğer sebzelerle iletişim kuran enzimleri serbest bırakır. Lezzetini, rengini ve dokusunu kaybetmeye başlar. Şok haşlama bu enzimleri devre dışı bırakarak, aktivitelerini durdurur.

Şok haşlama ayrıca sebzelerin yüzeyinde kalmış olabilecek kirleri ve küçük organizmaları da temizleyecektir. Sebzeler hafif yumuşayacaktır ancak bu teknik ile renkleri de canlanacak ve vitamin ve mineral içeriğini kaybetme oranı da yavaşlayacaktır.

Ocak ısısını yüksek seviyeye getirin ve su kaynamaya başladığında tencerenin üstünü kapağıyla kapatın. Bu işlemin tek karmaşık diyebileceğimiz kısmı her sebzenin aynı sürede buharda şoklanmasına gerek olmadığıdır.

Brokoli için 5 dk, brüksel lahanası için 4 dk, küçük doğranmış havuçlar için 2 dk yeterli olacaktır.

Sebze çeşitlerinin buharda şoklanması için gereken süre:

Sebzeleri ateşten alın ve soğuk sudan geçirdikten sonra bir kaseye alın. Bu aşama, sebzenin hızla pişmesini durduracaktır.

Soğuduktan sonra (soğuma sadece birkaç dakika sürer) kasedeki suyu süzün. Sebzeleriniz dondurucuya girmek için hazır.

Tüm işlem yaklaşık 15 dk sürer. Böylece, markette donmuş sebze arama stresinden kurtulmuş, gıda israfını önlemiş ve aylarca sağlıklı ve taze sebze tüketebilecek stoğu sağlamış olursunuz.

Tamamını Oku
Reklam

Yazarlar

SOKAK LEZZETLERİ YERİNE KONSERVE TON YEMEK İSTİYORMUŞUZ…!

AKIL DURDU, KALP SOĞUDU. DİL DE SUSUNCA VAZGEÇTİM

Published

on

Sokak lezzetleri gastronomi dünyasında bir değer olarak kabul ediliyor. Sokakta satılan ve adına SOKAK LEZZETLERİ denen yiyecekler, ülkeler ve kültürler arasında büyük farklılıklar gösteriyorlar ve bu lezzetler tüketicilerin sosyo-ekonomik durumuna ve yerel halkın yemek kültürüne göre değişiklikler gösteriyor.

Yüzlerce yıllık sokak lezzetleri tüm dünyada yeni bir ivme kazanmışken ülkemizin sokak lezzetlerini aşağılayan bir yaklaşımla KONSERVE TON yiyelim düşüncesi hangi sivri zekanındır onu bilmiyorum ama bu ülkede her şeyin mümkün olabileceğini biliyorum. Aslında sokak yemeklerinin eksik yönleri ya da abartıya kaçan sözüm ona Show adı altındaki şaklabanlıkları konusunda her aklı başında bir lezzet düşküne kadar benim de rahatsızlıklarım var. Ama reklam yapacağım diye böyle bir mukayese ve sonunda KONSERVE ürünü öne çıkarma çabası anlaşılabilir bir durum değil.

Tam da burada dikkat çekici bir durum var bu konuda ülkemizin Gastronomi sektöründen en çok beslenen kalemleri ortalıkta yok buradan iki sonuç çıkar ya bu düşünceyi doğru buluyorlar ya da ahbap çavuş ilişkisi. Kaldı ki ben bu reklama kadar KONSERVE TON ve diğer Dardanel ürünlerine çok ta uzak biri değilim. “Sokak lezzetleri turistlere, bölge kültürünün bir parçası olabilme imkânı sağladığı için turizmin çeşitlendirilmesinde ve geliştirilmesinde her geçen gün daha fazla ön plana çıkmakta ve önemi artmaktadır (Choi, Lee ve Ok, 2013; Ballı, 2016).  Ülkemizin kültür dokusu, binlerce yıla dayanan birikimi, coğrafi konumu, mevsimsel özellikleri ile oldukça zengin sokak lezzetlerine sahiptir. Bu zenginliğin içinde bir yiyecek ve içecek gurubunun KONSERVE bir ürün ile mukayese ederek SOKAK lezzetlerini aşağılaması kabul edilemez.

TAVUK PİLAV, DÖNER EKMEK, KÖFTE EKMEK, BALIK EKMEK, KOKOREÇ, MİDYE DOLMA, KEBAP DÜRÜMLER, HALKA TATLISI, ŞAMBALİ TATLISI, LOKMA TATLISI gibi daha onlarca lezzeti sadece kötü örneklerden yola çıkarak aşağılamak kimsenin haddine değildir. İlgili firma bu reklamı ortaya çıkaranlardan hesabını sormalı kendisi de çıkıp bu lezzetleri ortaya çıkaran bu ülke insanlarından özür dilemelidir. Bizlere düşende DARDANEL ürünlerine karşı mesafe koymaktır. Hiçbir konuda toplumsal reaksiyon gösterememe alışkanlığından kurtulmalı yanlış yapıldığında bir karşılığı ve bedeli olacağı hatırlatılmalı. Çünkü sokak lezzetleri sadece ekonomik ve lezzetli bir karın doyurma hadisesi değil aynı zamanda ülkelerdeki yöresel yemek alışkanlıklarının sürdürülmesinde, kültürel ve sosyal mirasın korunmasında önemli bir rol taşımaktadır.

Aslında bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığının da bir yorumu olmalı ama elbette böyle bir lüks beklentimiz yoktur. Diğer taraftan Sayın Emine ERDOĞAN tarafından Türk Mutfak Kültürü adına bir kaynak çalışması yapıldığını biliyor ve takdirle yakından izliyoruz keşke hanımefendi Türk Mutfak Kültürünün en önemli varlıklarından SOKAK LEZZETLERİ ne yönelik bu aymazlık hakkında da bir yorum yapsa idi. Tamda burada aklıma Frida KAHLO tarafından söylenen muhteşem söz geldi.  AKIL DURDU, KALP SOĞUDU. DİL DE SUSUNCA VAZGEÇTİM. –  Ama ben vaz geçenlerden değilim yanlışlar üzerinden doğrular yargılanamaz diyorum ve bu düşünceye inanan herkesi duyarlı olmaya çağırıyorum.

Tamamını Oku

Yazarlar

LİDYA ELMASI: KESTANE

Hepsi tamam ama kestane asla “sadece bir atıştırmalık “değildir!

Published

on

Sobalı evlerde büyüyen “ dünün çocukları” iyi bilir kestane kebabın kokusunu.

O yıllarda özellikle zorlu kış aylarında kestane mutluluk sebebimizdi. Bugün olduğu gibi her mevsim bulunmazdı yani aklı yeni yeten çocuklar kestaneyi tezgahlarda gördüklerinde kış ayında olduklarını yılbaşına günler kaldığını anlayabilirlerdi.

Kestane ve haşlanmış mısır yan yana satılmaya başladığından beri çocukların mevsimi tezgahta bulunan ürünlere göre tahmin etmemelerini diliyorum.(kızgın surat)

Kimi kebap olarak sever kimi şekerine bayılır. Bazıları haşlamasını sever. Dondurmasının tutkunları vardır. Yılbaşı sofralarında hindinin yoldaşıdır. Pastacılık malzemelerinde altın üründür. Doğal antibiyotikli balı şifa kaynağıdır. Saç boyalarına rengini verir. Ağacından yapılan kerestelerinin sağlamlığı ve suya dayanaklılığı dillere destandır. İtalyanlar kestane ağacından fıçı yaparlar. Toskana bölgesinde bir süredir kestane bira bile yapılıyor. Bitmedi, kestane kabuğundan da teknolojinin son noktası aktif karbon yapılıyor.

Hepsi tamam ama kestane asla “sadece bir atıştırmalık “değildir!

Kestane ağacı, ekmek ağacı olarak da bilinir. Hem bereketinden hem de unundan ekmek yapıldığı için.

Özellikle çocuklardaki laktoz alerjisine karşı kestane unundan faydalanılıyor. Gluten içermediğinden Çölyak hastalarının temel gıda maddesi konumunda.

Doğal şartlar altında yetişiyor, suni gübre yok, tarımsal ilaç yok kelimenin tam anlamıyla “organik”; çünkü kendi kendini besliyor, düşen yapraklarıyla kendi gübresini yapıyor.

Zaten bu kadar kıymetli olmasa Kızılderililer ilaç yapımında kullanmazdı diye düşünüyor insan. Antik çağ hekimleri dizanteri ve köpek ısırmalarına karşı hastalarına ilaç olarak kestaneyi önerdiği de kaynaklarda mevcut.

Geçtiğimiz aylarda üniversitelerimizden birinde kestane ağacının antioksidan kaynağı olan kurutulmuş çiçeklerinden çay üretilmeye başlandı. Bir başka üniversitemizde ise kestane özlü kozmetik ürünleri üretmek üzere çalışmalara başlandı.

Büyük yanılgılardan biri de memleketimizde kestanenin Bursa’da yetiştirildiğinin sanılması oysa Aydın yetiştirdiği kestaneyi Bursa’ya yolluyor. Fakat ne kadar güzel işleyip kestane şekeri yapıyorlarsa kestanenin başkenti olarak anılıyorlar. 80’li yıllarda Bursa’ya gidene heyecanla sipariş verilirken şimdi her yerde ulaşılabiliyor.

Kestanenin ilk kez Lidya uygarlığında çıktığı bu yüzden Lidya elması adını aldığı söyleniyor. Sonrasında bütün uygarlıklarda özel bir ürün olarak yerini hep koruyor.

Tezgahlarda pahalı bulduğumuz kestane, 15-20 metrelik ağaçlarda upuzun sırıklarla yere düşürerek toplanıyor. Hiç kolay değil o kadar uzun ağaçlarda uzun sırıklarla çalışmak bu yüzden tecrübeli sırıkçılar çalışıyor. Tek bir ağaçtaki hasat uzun saatler alıyor. Dikenleri yüzünden mutlaka eldivenle toplanması gerekiyor (deniz kestanesine isim annesi olmasının nedeni bu dikenler). Toplanan dikenli kestaneler “hayat” adı verilen bir yerde gömülüp üzerleri dallar ve eğrelti otlarıyla örtülüyor. Dikenli kabukları çatlayana kadar burada tokaç adı verilen bir aletle kabuklarından ayrıldıktan sonra ise açık bir alanda 2 ay kurutuluyor. Sonrasında boyutlarına göre tasnif ediliyor. Bir yıl sürüyor kestanenin dalından ürün olarak bize ulaşması bu süreye uzun diyoruz ama Anadolu’da en yaşlı kestane ağacı 1000 yaşını geçeli 15 yıl oluyor. İçinde bulunduğumuz her şey doğaya ait.        

Sonuç, ağaçlar hancı biz yolcu…

Tamamını Oku