Genel
LA DOLCE VITA! BOLOGNA
Dinginliğin içinde, modern hayatın hırslarından arınmış rahat, mutlu insanlarıyla Bologna; hayatın tadı, tuzu ve huzuru…

Yayınlanma zamanı
4 sene önce-
Yazar:
Mutfak Magazin
Zengin tarihinin içinde rengârenk binalarıyla, kuleleriyle uzayıp giden porticolu sokaklarında zaman durmuş sanki… Dinginliğin içinde, modern hayatın hırslarından arınmış rahat, mutlu insanlarıyla Bologna; hayatın tadı, tuzu ve huzuru…
Bologna, İtalya’nın Emilia Romagna bölgesinin en büyük şehri. Milan ve Floransa’nın ortasında, Po Ovası’nın bereketli topraklarının hemen yanı başında, tarihini insanın iliklerine kadar hissettiren makarnaların ve Ragu (Bolognese) sosun cenneti… 1088 yılında kurulmuş olan dünyanın en eski üniversitesi, Bologna Üniversitesi’nin bulunduğu şehir, binlerce öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Şehrin geneline kurulmuş olan üniversite kampüs binaları, hepsi birbirinden görkemli Orta Çağ eserleri… Sloganı “önce sanat” olan üniversitenin bünyesinde Dante, Umberto Eco, Pier Paola Pasolini, Michelangelo Antonioni, Giorgio Armani gibi birçok ünlü isim mevcut. Böyle bir okulda, tarih ve sanat eserlerinin içinde eğitim görmek eşi benzeri bulunmayacak bir lüks olmalı. Bu kadar genç nüfusun olduğu bir şehirde sokaklar her daim canlı, cıvıl cıvıl. Sosyalist ve komünist bir şehir olan Bologna, İkinci Dünya Savaşı zamanında Mussolini’ye gösterdiği direnişle biliniyor. Bu yüzden şehir, “Bologna la Rossa” yani “Kızıl Şehir” diye de adlandırılıyor. Kızıl şehir denmesinin bir diğer sebebi ise binaların çoğunun kırmızı tuğlalı olması.

Tarihi şehrin bütün sokakları porticolarla kaplı. Binaların ön taraflarında sütunların taşıdığı yaklaşık 40km’lik bu kemerli kaldırımlar; sizi kışın yağmurdan, yazın ise güneşten korurken neredeyse bütün bir şehri ne kadar yürüdüğünüzü hiç fark etmeden dolaşıveriyorsunuz. Bu şehir, bu sokaklar insana yürümeyi sevdiriyor. Aynı zamanda da porticolar sayesinde neşesi bol Bolognalılar, osterialardan ve trattorialardan dolup taşarak, yaz-kış sokakta yemek yemenin keyfini sürüyorlar.
Dümdüz olan şehirde neredeyse bisikletsiz kimseyi göremezsiniz. Bisiklet burada gündelik yaşamın bir parçası. İşe, restorana, alışverişe giderken çocukları okula götürürken, arkadaşlarıyla buluşurken, Bolognalıların bisikletleri de hep yanlarında.

Katedralleriyle, meydanlarıyla, kuleleriyle, Rönesans’ın ihtişamlı eserleriyle, adeta bir açık hava müzesi Bologna. Sanki geçmişe yolculuk yapar gibisiniz burada. O dar Orta Çağ sokaklarında dolaşırken her an, Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanındaki karakterleri karşınıza çıkıverecekmiş gibi… 12. ve 13. yüzyıllar arasında zengin ailelerin saldırıya karşı savunma amaçlı inşa ettikleri, o dönemde sayıları 200’ü bulan tuğladan kulelerin çok azı günümüze kadar gelebilmiş. Bunlardan en önemli, aynı zamanda da Bologna’nın simgesi olan Due Torri kulelerinden uzun olanı Asinelli, daha kısa ve bir hayli eğik olan Garisenda, şehrin muhafızları gibi karşılıyor ziyaretçileri. Asinelli kulesinde, Hitchcock’un Vertigo filmindeki geri giden kameranın zoom yapmasıyla “Vertigo Hareketi” olarak sinema tarihine geçen yükseklik korkusunun baş dönmesi efektiyle tırmanıyorsunuz 498 basamağı. Bologna’ya tepeden bakmak o kadar güzel ki! “Zengin Bolognalıların bu kuleleri yapmalarının asıl sebebi bu eşsiz şehir manzarasının keyfini sürmek miydi acaba?” diye düşünmeden de edemiyorsunuz…
Bologna’nın en büyük meydanı olan Piazza Maggiore’de, sokak sanatçılarının gösterileri tam bu meydana yakışır nitelikte. Heykeltıraş Giambologna’nın muhteşem Neptün Çeşmesi’nin hemen yanında kukla performansı izlerken San Petronio Bazilikasının önünde küçük çaplı bir orkestradan gelen klasik müzik tınıları, bu sıcak kızıl şehrin keyfini bir kat daha artırıyor…

NE YENİR?
Bologna demek, yemek içmek demek; yani hayatın ta kendisi demek…
Bologna’da gittiğimiz bir restorandaki menünün hemen üstünde şöyle bir yazı vardı: “Hayatta üç önemli şey vardır: Birincisi yemek yemek. İkincisi yemek yemek. Üçüncüsü… Üçüncüsünü boşver…”
İtalyanların yemeğe olan düşkünlüğünden, bayrağındaki kırmızı, yeşil, beyaz renklerin her ne kadar domates, fesleğen ve mozzarellayı simgelediği bir söylentiden ibaret olsa da içten içe buna inanası geliyor insanın. İtalyanlara göre yemek, sadece hayatta kalmak için bir araç değil; tıpkı Raffaello ve Leonardo da Vinci gibi tarihine, kültürüne ait bir şey. Bir ritüel olan aile yemekleri İtalya’nın her bir bölgesinde hâlâ akrabaları bir araya getiren önemli bir unsur. Birlikte uzun saatler lezzetli sofralarda koyu sohbetlerle yenen yemekler mutluluğa giden yol.
Bologna eşsiz tarihinin dışında makarnadan şarküteri ürünlerine, peynirden şaraba gastro lezzetleriyle de insanın kalbini ve midesini fethediyor. Hemen hemen her restoran, trattoria veya osteriada bulabileceğiniz geleneksel çorba “Tortellini in brodo”, yani “et suyunda tortellini makarnası çorbası” hayatta bir kere denenmesi gerekenlerden. Tortellini, Emilia Romagna bölgesinin paylaşılamayan lezzeti. Tortelli verdi (yeşil tortelli), tortelloni (büyük tortellini), tortelli derbette (ıspanak ve ricotta peynirli) gibi çeşitleriyle nereye ait olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte efsaneleri de oldukça fazla.
Ragu sos, İtalyanların asla bolonez sos demedikleri ve aynı zamanda da asla spagettiyle servis etmedikleri, pişmesi uzun saatler süren; domates, sebze ve kıyılmış etten yapılan makarna sosu… Nefis taze tagliatelle makarnasıyla yapılan Tagliatelle al ragu bu sosun baş tacı. Ragu sos, oldukça sert bir hamura sahip olan gramigna makarnası, tortellini ve tabii ki lazanya ile de muhteşem bir lezzet sunuyor tadanlarına.

Emilia Romagna bölgesi şarküteri ürünleri bakımından zengin bir çeşitliliğe sahip. Bologna da bundan nasibini almış. Her restoranda antipasto olarak tadabileceğiniz çeşit çeşit şık ve albenili şarküteri tabakları ve yanında bölge üzümü pignoletto ve Lambrusco grasparossadan yapılan köpüklü şaraplar tadı damakta kalan lezzetlerden. 30’a yakın salam, sosis ve kurutulmuş şarküteri ürünlerinin başında işlenmiş et olan domuz salamı, mortadella çok sevilerek tüketiliyor Bologna’da. Prosciutto, her ne kadar buraya ait olmasa da çok tüketilenler arasında. Parma’ya ait olan prociutto, domuzun arka bacağından yapılan, en az 18 ay kurutularak ve daha sonra zar gibi kesilerek servis edilen, bölgenin en lezzetli şarküteri ürünlerinden. Ricotta peyniri tortellini yapımında ve çeşitli tatlılarda çok sık kullanılan bir süt ürünü. Parma’ya ait olan parmesan peyniri hem yemeklerde hem de soslarda Bologna mutfağının lezzetine lezzet katanlardan. Tatlı olarak “gelato” yani dondurma, birçok restoranda ev yapımı olarak çeşitli lezzetlerde karşınıza çıkıyor.

Tortellini Efsanesi
Bir efsaneye göre Orta Çağ İtalya’sında Venüs ve Jüpiter, Modena ile Bologna arasındaki savaşta yorgun düşerek Bologna’ya yakın bir tavernaya girerler. Kaldıkları odada yemek ve içki içip eğlenirken hancı, ikisinden de etkilenerek onları anahtar deliğinden gözetler. Fakat anahtar deliğinden yalnızca Venüs’ün göbeği görünmektedir. Bunun üzerine hancı büyülenmiş şekilde mutfağa gider ve Venüs’ün göbek deliğine benzer tortelliniyi yapar. Buna benzer başka hikâyelerde anlatılmakta oralarda ama anlatılan hikâyelerin hepsinin ortak özelliği tortellininin şeklinin göbek deliğine benzemesidir.
NEREDE YENİR?
Her sokakta muhakkak bir restoran, osteria ya da trattoria olan Bologna’da her bütçeye uygun, hepsinden de ayrı ayrı memnuniyetle masadan kalkacağınız çok mekân var. İtalya’da genelde birçok restoran yalnızca 12:30-14:30 saatleri arasında öğle yemeği servisi verirken 19:30-23:30 saatleri arasında akşam yemeği servisi başlıyor. Öğle yemeği saatini kaçırmak demek, küçük atıştırmalıklara kalmak demek… Restoranlara göre daha az ama osterialara göre daha fazla resmi olan trattorialar; daha çok bölgesel ya da yerel bir mutfağa sahip, genellikle günlük menüsü olan ve şarabın sürahiyle geldiği aile işletmelerinde yemekler çok leziz olduğu kadar ortamı ve servisiyle de samimi, sıcacık… Sokak aralarındaki küçük osterialar ise ye, iç, sohbet et sloganıyla Aperitivo denen lezzet bombası atıştırmalıkların ve şarabın en fazla tüketildiği mekanlar.
Diana Restoran
Bologna’nın en işlek caddesi olan Via dell Indipenza’da bulunan restoran oldukça eski bir geçmişe sahip. Geleneksel yemek ve günlük menüsüyle Bolognalılar tarafından çok rağbet gören restoranda kavunlu prosciutto tabağı, ragu soslu tortellini, porcini mantarlı taze tagliatelle ve çiğ yumurtayla yapılan dondurma denemeye değer lezzetler.
Osteria Santa Caterina
Santa Caterina caddesinde bulunan osteria, tipik Bologna mutfağı…Restoranın porticolu cadde üzerindeki ön kısmına yan yana dört beş masa atılmış. Arka bölümde bahçesi olan mekânda yemek yemek son derece keyifli. Safranlı ve sosisli gramigna makarnası ve birbirinden muhteşem şarküteri tabakları Santa Caterina’nın spesiyallerinden.
Trattoria Anna Maria
1985’ten beri geleneksel Bologna mutfağının duayenlerinden biri olan Anna Maria, bir aile ortamı yaratmış bu mekânda. Misafirlerini teker teker masalarında ziyaret ederek yemekler hakkında görüşlerini alıp, onlarla sohbet ediyor. Burada patatesli tavşan rostosu ve ragu soslu tagliatellenin tadına doyum olmuyor.
Osteria Dell’orsa
Çoğunlukla öğrencilerin rağbet ettiği ve her daim tıklım tıklım dolu olan Orsa’da okul kantinindeki gibi uzun masalarda oturup yemek yemek lezzetli olduğu kadar eğlenceli de.
Yolunuz Ferrara’ya Düşerse | Le Spighe Non Solo Piadine
Bereketli Po Ovası’nın topraklarında, Ferrara’nın Anita kasabasının çıkışında hemen yol üstünde bir aile işletmesi olan mekân anlatılmaz yaşanır cinsten. Yalnızca bahçesinde 7-8 masası olan mekânda mutfakta anne-baba, serviste oğulları Andrea, gastro şaheserler yaratıyorlar. Yol üzerinde böylesine özel bir yerin olması İtalyanların yemeğe verdikleri önemin göstergesi. Domates soslu midyeden, ahtapot fesleğen ve taze nane tempuraya, kalamar soslu mürekkep balıklı spagettiden Andrea’nın annesinin kendi elleriyle yaptığı tagliatelleye kadar her şey bir lezzet bombası. Ev yapımı limoncellolu dondurmayı da unutmamak lazım.

Yolunuz Modena’ya Düşerse | Pedroni (Aceto Balsamico Di Modena)
1862’den beri geleneksel balsamik sirke üreticisi Pedroni, bir aile şirketi. Hâlâ kendilerine has geleneksel yöntemlerle yaptıkları balsamikler üzüm suyunun kaynatılıp daha sonra beş ayrı fıçıda yıllandırılmasıyla elde ediliyor. Eskiden soğuk algınlığı gibi hastalıklarda ilaç niyetine de kullanılan balsamik içine konulduğu yemeklere ayrıcalık katan bir iksir. Marketlerde satılan balsamiklerin çoğu, şarap sirkesi ve karamel karışımından elde edilen ve yalnızca sirke olarak kullanılabilen bir sos. Gerçek balsamik, yıllandırılmaya göre hem tatta hem de fiyatta artış gösteriyor. İşletmenin içindeki restoranda ve satış yerinde Pedroni balsamiklerinin yanında kendi üretimi olan birçok ürünü de tatmak mümkün.
Osteria Di Rubbiara
Pedroni ailesinin osteriası bir harika. Özenle hazırlanmış Ricotta peynirli tortellini, ragu soslu pappardelle, kemikli domuz eti, omlet, ev yapımı soğan turşusu ve tavuk kanadı, tatlı olarak dondurma, yıllandırılmalarına göre ayrılmış farklı balsamikler kullanılarak sunuluyor. Hepsi birbirinden leziz, hepsi birbirinden enfes lezzetler.

NEREDE GEZİLİR?
Piazza Maggiore Meydanı
Neptün Çeşmesi ve San Petroni Bazilikasının yer aldığı Bologna’nın en büyük meydanı.

Fontana Di Nettuno (Neptün Çeşmesi)
Deniz ve suları kontrol edip, hareketsiz hale getirmek için sol kolunu açıp uzatmış olan ve sağ kolunda Neptün simgesi olan, üç başlı mızrak taşıyan tanrı Neptün’ün heykelidir.
San Petronio Bazilikası
Dünyanın en uzun güneş saatlerinden biri olan astronomik saat ve 4. şapelde cennet ve cehennemin resmedildiği bölüm bulunuyor.
San Domenico Kilisesi
Michelangelo’nun erken dönem heykellerini görebileceğiniz Bologna’nın en büyük kiliselerinden bir tanesi…
Palazzo Comunale
14.-19. yüzyıl dönemlerine ait mobilyalara ev sahipliği yapan mekân, aynı zamanda Orta Çağ’dan 19. yüzyıla kadar uzanan geniş bir resim koleksiyonuna sahip.

Torre Degli Asinelli ve Torre Degli Garisenda
Şehrin simgesi olan tuğla kulelerden Bologna’yı izlemeden dönülmez. Asinelli ailesinin 1109-1119 yılları arasında yaptırdığı 97.20 metre olan kule 498 basamağa sahip. Aynı dönemlerde yapılan Garisenda kulesi ise 48 metre yüksekliğinde.

Bologna Üniversitesi
1088 yılında inşa edilen dünyanın en eski üniversitesi olarak kabul edilen ve hala faal olan üniversite görülmeye değer.
_Mutfak Magazin | Sayı 03 | Temmuz Ağustos 2016 | Güzin GÖĞÜŞ
Bu yazılar ilginizi çekebilir
Genel
Online Gastronomi Eğitiminde Yeni Dönem Başlıyor
Türkiye’nin gastronomi alanındaki en köklü sivil toplum kuruluşu Mutfak Dostları Derneği ile ilk online Türk Üniversitesi Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi işbirliğinde hayata geçirilen Gastronomi ve Mutfak Kültürü Sertifika Programları’nın ikincisi olan “Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı” Ocak ayında başlıyor.

Published
2 sene agoon
10 Ocak 2022
İçeriği Mutfak Dostları Derneği tarafından hazırlanan online programların ilki olan Temel Restaurant İşletmeciliği Sertifika Programı, Nisan-Haziran 2021 döneminde 30 saatlik bir müfredat ile gerçekleştirilmişti. 22 Ocak 2022’de başlayacak olan “Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı” ise genişletilen içeriği ile toplam 68 saatlik bir eğitim programı olarak kurgulandı. Daha önce olduğu gibi, sertifika programı kapsamında alanının en önde gelen uzmanları ve kanaat önderleri eğitmen olarak yer alıyor.
Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı, mutfak ve mutfak kültürü derslerinin yanı sıra videolu mutfak eğitimleri ve sektör duayenlerinin başarı hikayelerini paylaşacakları seminerlerden oluşuyor.
Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı Kayıtları başladı
22 Ocak 2022’de başlayacak olan Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı kayıtları başladı.
Yiyecek içecek sektöründe işletmeci olarak çalışan veya çalışmak isteyen, cafe, restoran yatırımı yapmayı düşünen kişilere profesyonel beceriler kazandırmaya yönelik olarak tasarlanan online programın süresi toplam 17 hafta. Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı’nda; Deniz Temel, Dilara Koçak, Ebru Baybara Demir, Yunus Emre Akkor gibi alanının önde gelen isimleri eğitmen olarak yer alıyor. Program’da; Yer Seçimi ve Konsept, Fizibilite, İnsan Kaynakları, Menünün Oluşturulması İletişim ve Pazarlama, Dünya Gastronomisine Genel Bakış, Anadolu’nun Gastronomi Haritası, Topraktan Tabağa Çevre Dostu Yaklaşımlar, Mizanplas ve Temel Mutfak Teknikleri gibi dersler olacak.
Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı, teorik ve mutfak eğitimlerinin yanı sıra, sektör duayenlerinin kendi başarı hikayelerini paylaştıkları özel seminerlerle de öne çıkıyor. Söz konusu seminerler kapsamında öğrenciler; Günaydın Restoranları Kurucusu Cüneyt Asan, Öztiryakiler Endüstriyel Mutfak Murahhas Üyesi Tahsin Öztiryaki, Karaköy Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Güllü, Koçulu Peynircilik Yönetim Kurulu Başkanı ve Eko Müze Zavot’un kurucusu İlhan Koçulu, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ve Caffe Vergnano Kurucu Ortağı Ülkü Kahraman’ın uzun yıllara dayanan sektör tecrübelerinden ve liderlik vizyonlarından faydalanma şansı yakalayacaklar.

STK- üniversite işbirliğinin en güzel örneklerinden birini ortaya koyduklarını söyleyen Mutfak Dostları Derneği Başkanı Zeynep Kakınç “Dernek olarak amacımız her zaman sıradanlıktan uzak, kalıcı fayda sağlayan ve değer yaratan projelere imza atmak. Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi iş birliğinde hayata geçirdiğimiz Gastronomi ve Mutfak Kültürü Sertifika Programları’nın ilki büyük ilgi ile karşılandı ve başarı ile tamamlandı. Eğitim programının ikinci aşamasını başlatıyor olmanın heyecanını yaşıyoruz. Derneğimiz çatısı altındaki gastronomi alanının kıymetli uzmanları tarafından oluşturulan eğitim programının ülkemizdeki gastronomi eğitimi çıtasının yükselmesine önemli katkılar sağlayacağına yürekten inanıyorum.” dedi.
Dijital dönüşüm çağının etkin bir aktörü olduklarını belirten Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Vekili Ali Eşkinat ise“Günümüzde mekandan bağımsız eğitimin ne denli büyük bir ihtiyaç olduğu tartışmasız bir gerçek. Özellikle profesyonel hayatın içinde bulunanlar için zaman yönetimi çok kıymetli. Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı ile yeme içme alanında profesyonel yetilerini geliştirmek isteyen kişilere, zamanı en verimli şekilde kullanmalarına da imkan tanıyarak çok iddialı bir eğitim içeriği sunuyoruz. Mutfak Dostları Derneği işbirliğinde hayata geçirdiğimiz sertifika programı teorik ve mutfak eğitimleri ile sınırlı değil. Katılımcılar, duayen isimlerin hayatın tam içinden tecrübelerini birebir dinleme imkanına da sahip oluyorlar.” dedi.
Restaurant İşletmeciliği ve Mutfak Kültürü Sertifika Programı başvuruları, Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesiweb sitesi üzerinden kabul edilecek.
Teorik Dersler
- Yer seçimi ve konsept
- Fizibilite
- Proje Dekorasyon
- Hukuki İşlemler
- Kurumsal Kimlik, Markalaşma
- İnsan Kaynakları
- Mönünün Oluşturulması
- Mutfak Projesi ve Ekipman Seçimi
- POS ve Mali Takip
Muhasebe Sistemi Kurulumu
- Şubeleşme, Bayilik, Lojistik, Operasyon El Kitabı
- Maliyetler ve Fiyatlandırma
- Mutfak Hijyeni & Kişisel Güvenlik
- Belli Başlı Mutfak Aileleri ve Trendler
- Bar Organizasyonu, İçecek Hizmetleri
- İletişim ve Pazarlama

Dijital İletişim Pazarlama
- Satın Alma, Depolama
- Bakım, Onarım, Yenileme
- Servis gereçleri (salon-servis kısmı)
- Dünya Gastronomisine Genel Bakış, Gastronomi Kriterleri:
- Türk Gastronomi Tarihi
- Anadolu’nun Gastronomi Haritası
- İklim Dostu Sağlıklı Mutfak
- Topraktan Tabağa Çevre Dostu Yaklaşımlar

Başarı Hikayeleri
- Cüneyt Asan
- İlhan Koçulu
- Mehmet Reis
- Nadir Güllü
- Tahsin Öztiryaki
- Ülkü Kahraman

Mutfak Eğitimleri (Video)
- Mutfağı Yerleştirme, Akış Planı, Ekipman
- Temel Pişirme Teknikleri
- Mizanplas ve Ön Hazırlıklar
- Temel Mutfak Teknikleri (Kesme, Parçalama)
- Temel Mutfak Teknikleri (Pişirmeler)
- Temel Mutfak Teknikleri (Tabak Sunumları) & ARGE
- Saklama Teknikleri ve Zayi Yönetimi
- Ana Malzemeler (Et, Deniz, Sebze, Kumanya Erzak)
Temel Soslar ve Lezzetlendiriciler
Genel
3. ALTIN KAŞIK GASTRONOMİ ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU
Türkiye’nin gastronomi alanındaki en köklü sivil toplum kuruluşu Mutfak Dostları Derneği, 3.Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri’ni 10 Ocak 2022’de dört farklı kategoride sahipleri ile buluşturdu.

Published
2 sene agoon
10 Ocak 2022
Mutfak Dostları Derneği’nin 2019 yılında onur ödülü vererek başlattığı Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri, 2020 yılında sekiz dalda sahipleri ile buluşmuştu. Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid- 19 pandemisi sebebiyle gastronomi sektörünün olağanüstü bir dönemden geçtiğini göz önünde bulunduran dernek yönetim kurulu, 2020 ve 2021 yıllarına özel bir ödül formatı belirleyerek, “Altın Kaşık Pandemi Dönemi Özel Ödülleri”ni dört farklı kategoride vermeye karar vermişti. Jumbo’nun katkılarıyla ve Four Seasons Hotel Bosphorus ev sahipliğinde 10 Ocak 2022’de gerçekleşen ödül töreninde Altın Kaşık Pandemi Dönemi Özel Ödülleri sahipleri ile buluştu.
Ödül kategorileri ve kazananlar şöyle:
- Pandemi Dönemi En İyi Sürdürülebilirlik Projesi – Metro Türkiye, Tabağında Ne Var?
- Pandemi Dönemi En İyi İnovasyon Projesi – Şişecam, V-Block Teknolojisi
- Pandemi Dönemi En İyi İş Modeli – Paket Mutfak
- Pandemi Dönemi İlham Verenler Özel Ödülü – Şef ve Sosyal Girişimci Ebru Baybara Demir
Pandemi Dönemi Özel Ödülleri
Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri, Türkiye’de gastronomi alanında bir sivil toplum kuruluşunun başlattığı ve organize ettiği ilk ödül programı olma niteliğini taşıyor. Tamamen objektif kriterler ile işleyen ödül sistemi, normal şartlarda sekiz kategorinin her biri için ön jürinin önerilerinin ana jüri tarafından değerlendirilmesi yöntemine dayanıyor.
Mutfak Dostları Derneği Başkanı Zeynep Kakınç Altın Kaşık Pandemi Dönemi Özel Ödülleri ile ilgili şunları söyledi: “Türk gastronomisine katkı sağlayan kişi ve kuruluşları ödüllendirmek, onları motive ederek gastronomi dünyamızın çıtasının yükseltilmesine destek olmak amacıyla oluşturduğumuz Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri’nin üçüncüsünü gerçekleştirmiş olmaktan dolayı son derece mutluyuz. Mart 2020 tarihinden itibaren hayatımızın her alanını etkileyen küresel pandemi sebebiyle sektör alışılmadık derecede zor bir dönemden geçti. Ödül programımız özelinde, bu olağanüstü durumu göz önüne alarak farklı bir format belirledik ve 2020-2021 yıllarına özel olarak Altın Kaşık Pandemi Dönemi Özel Ödülleri’ni oluşturduk. Pandemi koşulları birçok açıdan yıkıcı olsa da, değişimin hayatın her alnına sızması ve farklılaşan ihtiyaçlar inovasyon tohumlarının hızla yeşerdiği bir ortam oluşturdu. Öte yandan, dünyanın geleceğine dair endişeler artarken, sürdürülebilirlik bakış açısının toplumsal olarak hızla içselleştirilmeye başlandığını gözlemledik. En sıkıştığımız noktada yeni iş modelleri, hayranlık uyandıran inovatif ürünler ve projeler yeşerdi. Tüm bu düşüncelerden hareketle biz de, Altın Kaşık Pandemi Özel Ödülleri’ni olağanüstü zor şartlarda çalışmalarını başarıyla sürdüren, bize umut ve ilham veren kişi ve kuruluşlarla buluşturduk. İçinden geçmekte olduğumuz bu dönemde başarı hikayelerinin ön plana çıkarılmasının her zamankinden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Öyle sanıyorum ki sonuçlar bu kez, sadece kazananlara değil tüm sektöre moral ve motivasyon kaynağı olacaktır.

Online Gastronomi Eğitiminde Yeni Dönem Başlıyor

3. ALTIN KAŞIK GASTRONOMİ ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU
