Connect with us

Dosya

Her Şeyde, Her Yende Su var

Suyun varlığı eskilere, çok eskilere dayanıyor. Bilinen en eski su, dünyanın en yaşlı kayaları Grönland’daki Isua kayaları içerisinde. 3,8 milyar yaşında olduğu tespit edilen bu suyun kökeni ile ilgili birçok teori bulunuyor.

Yayınlanma zamanı

-

Milenyuma girerken, yani bundan 16 yıl önce, dünya üzerinde 6 milyar insan yaşıyordu. Aradan geçen sürede bu sayı 1.5 milyar arttı. Bugün küçük dünyamızı 7.5 milyar kişi ile paylaşıyoruz. Bunun artan ev fiyatları, sıkışan trafik ve plajda havluyu serecek yer kalmamasından daha dramatik sonuçları var.

Artan nüfus, gıdaya olan talebi de artırıyor. Tabii gıda ile birlikte, bir diğer temel tüketim maddelerinden biri olan suya da… 

Tatlı Su Sandığınızdan Çok Daha Kıymetli

Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyon km3 hacimde. Bu rakam oldukça çok olarak görünüyor; ama bu suyun %97,5’i okyanuslardaki tuzlu su. Kalan %2,5’un yalnızca %0,5’i kullanılabilir, ulaşılabilir durumda. Üstelik tüm tatlı suların %90’ından çoğu, kutuplarda ve yeraltında.

Kısacası dünya üzerinde tatlı su kaynakları gerçekten sınırlı. Üstelik hızla gelişen teknoloji su sorununu, çözmek bir yana iyice açmaza götürüyor.

Kişi Başına Tüketim Hızla Artıyor

Kişi başına su tüketimi gittikçe artan bir hızla yükseliyor. Su tüketimimiz; nüfus artış hızının iki katı bir hızla, her 20 yılda bir, ikiye katlanıyor. 100 yıl önce toplam 600 km3 su tüketiyorduk. Bugün 4.000 km3 su tüketiyoruz. 2025’te bu rakam 6.000 km3 olacak.

Rakamlara Biraz Daha Yakından Bakalım

Tüketilen suyun büyük miktarı ise evlerde değil, başka alanlarda kullanılıyor. Evlerde tüketilen su, toplamın yalnızca %10’unu oluşturuyor. Endüstri ise toplam tatlı su tüketiminin %25’ini alıyor. Asıl tüketim ise tarımda; %70 oranında… Özellikle de endüstriyel tarımda…

Sandığınızdan Çok Tüketiyorsunuz

Bir kişinin günlük alması gereken su miktarı 2-3 litre ile sınırlı. Aynı kişinin günlük su tüketimi ise 120 litre cıvarında. Bu rakamın içinde; banyo, mutfak ve temizlik için harcadığı su miktarı da var elbette.

Ancak bu tüketim kalemlerinin hiçbiri ‘gizli su’ kadar yüksek değil. Su tüketimini artıran gizli sudur. Gizli su ne mi? Tükettiğimiz ancak içinde su barıdırmadığını düşündüğümüz şeylerde kullanılan suya ‘gizli su’ diyoruz. Tavuk, et, pamuk, otomobil, çikolota, aklınıza gelen herşey su ile üretiliyor. Üstelik bu ürünlere harcanan su miktarı sandığınızın çok üzerinde.

Bir Fincan Kahve İçin

Mesela bu yazıyı okurken canınız içecek bir şeyler istedi. Düşündünüz ve kendinize kahve yaptınız.

İşte o bir fincan kahve için 100 lt su harcanıyor. Üstelik bu daha kahveyi fincana koymadan harcanan miktar… Türkiye’de yılda, 25 milyar fincan kahve içildiği tahmin ediliyor.

Sadece Türkiye’de içilen kahve için harcanan su miktarı 2.5 trilyon litre. ABD’de bir yılda 150 milyar, dünya genelinde 600 milyar fincan kahve tüketildiği tahmin ediliyor.

Sadece kahve mi? Az sonra acıkacaksınız belki de bir hamburger yemek isteyeceksiniz. O hamburgerin üretimi için de su gerekiyor.

Hamburger Yerken İki Kez Düşünün

225 gram ağırlığındaki bir hamburger köftesini üretmek için tam 3.000 litre su gerekiyor. Türkiye’de 1 yılda, 3 milyar hamburger tüketiliyor. Bu, toplamda 10 trilyon litre su demek.

ABD’de tüketilen hamburger miktarı ise 14 milyar… Bu da 42 trilyon litre su demek. Üstelik bu sadece 225 gram ağırlığında kırmızı et yetiştirmek için kullanılan miktar. Daha bu hamburgerin buğday unundan sandviç ekmeği için 71 litre, domates ve marulu için 7 litre, içine konan dilim peyniri için 90 litre su harcanıyor. 

Sadece kırmızı et değil, beyaz et de üretim aşamasında çok yüksek miktarda suya ihtiyaç duyuyor. Bir tavuk yetiştirmek için tam 9.000 litre su gerekiyor. Türkiye’de yılda, 2 milyar tavuk tüketiliyor. 

Laptop Telefon Otomobil Hepsi İçin Su Gerekiyor 

Laptopunuz, uydu navigasyon cihazınız, cep telefonunuz, iPad’iniz ya da aracınızı çalıştırmanızı sağlayan çiplerden birinin üretimi için de en az 72.000 litre su harcanıyor.

2012’de bu çiplerden 2 milyar adet üretilmiş. Bu da 145 trilyon litre suyun, yarı iletken çip için kullanıldıgını gösteriyor.

Çikolata Mı Dediniz?

Tüm bu bilgiler sizi karamsarlığa itti. Keyfiniz yerine gelsin diye atıştıracak bir çikolata yemek istediniz.

Bir kilogram çikolata için 27.000 litre suya ihtiyaç var. Bu, bir tek çikolata dilimi için 2.700 litre su kullanılması anlamına geliyor.

İşte size eşofmanlarınızla koltuğa yayılıp çikolata yerken düşünmeniz gereken bir konu.

Ancak eşofmanlarınız hakkında kötü bir haberim var. Üstünüzdeki pamuklu eşofman için 9.000 litre su kullanıldı. Haberiniz olsun.

Şişede Durduğu Gibi Durmuyor

Bir diğer ironi… Pet şişedeki bir litre su için 4 litre su harcanıyor. Geçen sene 9 milyar şişe pet su satıldı. Sonra bu sular içildi, pet şişeler bir kenara fırlatıldı. Bu da 36 milyar şişe su boşa harcandı demek. Pet şişe üretmek için harcanan su miktarı bu… Evet tek kullanımlık plastik şişe suyun üretimi ve nakliyesi için, aslında o şişenin içindeki sudan daha fazla su harcanıyor. 1 litre plastik şişe suyun üretimi ve nakliyesi için; 25,5 litre su, 

1 litre petrol kullanılıyor ve bu işlemler esnasında 0,5 kilogram zararlı sera gazı açığa çıkıyor. 

Harekete Geçin

Her türlü bilgilendirme ve tasarruf çağrılarına rağmen su sorunu zamanla büyüyor.

Dünyadaki yararlanılabilir tatlı suyun miktarı 2000 yıldır değişmedi. Oysa bu süre içinde dünya nüfusu 33 kez arttı. BM’nin rakamlarına göre dünyada 1 milyar insan tatlı suya ulaşamıyor. Gelecek 25 yılda bu sayı 3 milyar kişiye yükselecek. Görüşler; 2025’te dünyada bugünkünden 2,5 milyar daha çok insan yaşayacağı ve su gereksiniminin sağlanabilen sudan %56 daha çok olacağı yönünde.

Son Bir Not

Avrupa’da yılda 11 milyar dolarlık dondurma yeniyor. Tüm dünya insanlarına temiz su ve güvenli kanalizasyon sistemi sağlayabilmek için yıllık yalnızca 9 milyar dolar harcamanın yeteceği hesaplanıyor.

Tamamını Oku

Dosya

Kışın en bereketlisi: Nar

Published

on

Lezzeti, yakut rengi ve içerdiği bolca vitamin ile kış mevsiminin en sevilen meyvelerinden biri olan nar, aynı zamanda birçok kültürde yeri olan bir meyve. Pers, Yunan, Çin ve Hint kültürlerinde bereketin sembolü olarak tasvir edilen narın Azerbaycan’da ‘Nar Bayramı’ bile kutlanıyor. 2006 yılından beri, Azerbaycan’ın Göyçay kentinde kutlanan bu bayramda, çeşitli etkinlikler ve performanslar düzenleniyor.

Nar, antioksidanı bol, kalp sağlığına destek, sindirim için faydalı. C vitamini, magnezyum ve potasyum bakımından zengin. Tatlı tuzlu birçok tarifte kullanılabiliyor. Kış mevsiminde özellikle salatalara hem renk, hem lezzet katıyor. Ayrıca nar ekşisi de Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden. Doğanın eşsiz güzelliklerinden olan nar, lezzeti ve besin değeri ile gerçekten de kışın en bereketlisi.

Tamamını Oku

Dosya

Sonbaharın Turuncu Yıldızı: Balkabağı

Published

on

Sonbahar deyince aklına hangi renklerin geldiğini kime sorsanız, yanıt hiç şüphesiz sıcak renkler olacaktır. Bu mevsime en çok yakışan ve sonbaharla en çok bütünleşen sebze ise bize göre hem rengi hem tadı ile kesinlikle balkabağı. Ekim ayı ile birlikte meyve sebze reyonlarında boy boy ve renk renk balkabağı görmek hem görsel olarak çok keyifli, hem de balkabağının faydaları say say bitmiyor. 

Hem tatlı hem tuzlu birçok tarifin yıldızı olan balkabağı, öncelikle harika bir lif kaynağı. Lifli sebze ve meyvelerin sindirim için çok yararlı olduğu artık neredeyse hepimiz tarafından bilinen bir gerçek. Lifli sebze ve meyveler aynı zamanda tok tutma özelliğine de sahip. 

İçeriğindeki bol A vitamini ile gözlere ve cilde epey yararlı bir sebze. A vitamini cildin nem kazanmasına yardımcı olur. Tam da havalar soğuduğunda ihtiyacımız olan şey. 

Yüksek miktarda içerdiği beta karoten ile, oldukça güçlü bir antioksidan kaynağı ve bu da bağışıklık sistemimizin dostu olduğu anlamına geliyor. 

Sonbaharın renkleri ve ruhu ile özdeşleşmiş bir sebze olan balkabağı tüketirken aslında kendinize ve sağlığınıza büyük bir iyilik yapmış olduğunuzu tekrar hatırlatmak istedik. Çorbasından tatlısına, kullanım alanı çok geniş olan bu renkli sebzeyi sonbahar boyunca sofranızda bol bol kullanabilirsiniz.

Tamamını Oku

Dosya

Kırmızı et düşman mıdır?

Published

on

Binlerce yıldır insanlığın ana öğünlerinden olan kırmızı et hiçbir zaman yenilmemesi gereken sakıncalı bir ürün müdür? Elimizdeki kanıtlara dayanarak bunun cevabını vermek oldukça zor olsa da elimizde bu konu ile ilgili birçok yeni bilgiler var.

Yüksek protein, B vitamini, çinko, demir gibi birçok yararlı vitamin ve mineral içeriğine sahip olan kırmızı et bizlere yarardan çok zarar mı verir? Günümüzde kesinlikle yenmemeli sonucuna ulaşabileceğimiz kesin bir kanıt yoktur! Fakat Dünya genelinde ana besini kırmızı et olan toplumlarda kalp ve damar hastalıkları oldukça yüksektir ve bu durum ana besinin kırmızı et olmaması gerektiğini göstermektedir! Ülkemizde de Türk Kardiyoloji Derneği’nin yaptığı çalışmada bu durumu gözler öne sürercesine en az kalp krizi görülen bölgenin Akdeniz Tipi Diyetin (Ana Protein kaynağı kırmızı et yerine balık olan ve dengeli protein ve karbonhidratın olduğu bir diyet türü) ön planda olduğu Ege Bölgesi bulunmuştur. Ülkemizde en çok ve en erken yaşlarda  kalp krizlerinin izlendiği bölgeler ise Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadoludur. 


Tamamen yasak da olmasın, her gün ana öğünümüz de olmasın, peki ne kadar tüketelim? Günümüz güncel kanıtlara dayanarak yapılan önerilerde haftada iki kez tüketmenin bir sakıncasının olmadığı ve haftalık 200-250 gramı geçmemek şartı ile tüketilmesi önerilmektedir. Peki kırmızı etler arasında bir fark mı? Yapılan çalışmalarda kuzu, dana, koyun etinden ziyade neresinin yendiğinin önemli olduğu belirtilmiştir. En sağlıklı et bölümleri arasında yağsız etlerden olan bonfile, küşleme, kontrafile gibi etler bulunmaktadır. Tabi antrikot gibi lezzetleri etleri tüketmek isteyenler de olacaktır ama en azından gözle görülen yağların yenmemesi ve sadece etin tüketilmesi daha yerinde olacaktır. Tabi söylemeden olmaz, jambon/salam/sosis gibi işlenmiş et ürünleri, miktardan bağımsız olarak kesinlikle tüketilmemelidir!

En çok sorulan sorulardan; ben etin yağını hiç yemem, bu yüzden haftanın 7 günü kırmızı et tüketsem olmaz mı? Aslında gözle görülen yağını yemeden, saf et tüketimi önerilen bir yöntemdir fakat yeterli midir? Maalesef hayır. Kırmızı ette bulunan kolin ve karnitin, bağırsaklarımızda bulunan bakteriler tarafından TMAO’ya (trimethylamine-N-oxide) dönüştürülmektedir ve bu madde de damar sertleşmesine neden olarak inme ve kalp krizine neden olmaktadır. Yani yağsız et de olsa ölçülü tüketilmelidir.

Sonuç olarak bugüne dek elde edilen bilimsel kanıtlar kırmızı etin kesinlikle yenmemesi gereken bir besin olmadığını göstermiştir. Demir/çinko gibi birçok yararlı mineral ve vitamini barındıran bu besleyici ürün için dikkat edilmesi gereken ise ölçülü tüketimdir. Unutmayın ki “ İlaç ile zehiri ayıran tek şey DOZDUR!”, yani bir besini ölçülü tüketirseniz yarar, abartıya kaçarsanız zarar görürsünüz. Sağlıcakla kalın. 

Doç.Dr. Mustafa Adem TATLISU
Kardiyoloji Uzmanı

Tamamını Oku